KEMAL Derviş uluslararası bir toplantıda Bill Clinton’a şu soruyu sorar: “Sayın Başkan, halefiniz Bush önce Afganistan’a sonra da Irak’a saldırdı. Sizce hangi mantıkla yaptı bunları? Amerikan toplumu buna nasıl izin verdi?”
Clinton hafifçe gülümser, sonra da kısa ama anlamlı bir yanıt verir:
“11 Eylül saldırısı Amerika’yı bir beyin travmasına sürükledi. Mantık filan kalmadı.”
Son yıllarda Türkiye de böyle bir beyin travması yaşıyor.
Politikacılar, bireyler, aydınlar, yazar-çizerler, düşünürler, bilim adamları, bürokratlar ve en önemlisi kurumlar tam bir ayrım içine girdiler.
Sürekli kavga ediyorlar.
Türkiye’de mantık ve sağduyu işlemez oldu.
* * *
Ne oldu, Ermeni açılımı?
Ya da Kürt veya demokratik açılım...
Hani tarih yazmıyorduk, tarih yapıyorduk.
Hani tarihi dev adımlar atıyorduk.
Bir ıslak imza belgesi hepsini, hepsini unutturdu.
Şimdi gereğini yapacağımıza, akılla, mantıkla bu ciddi sorunu çözeceğimize birbirimizi suçlayıp duruyoruz.
İşi, Silahlı Kuvvetler’in tasfiyesine kadar götürenler bile var.
Görüntü tam bir beyin travması geçirdiğimizi ortaya koyuyor.
Nedir bu yok etme telaşı ve aceleciliği, bu önyargı, bu kin, bu nefret? Kimse soruşturmanın sonucunu bekleme sabrını bile gösteremiyor.
* * *
Bakın hiç kimse, ama hiç kimse Dünya Ekonomik Forumu tarafından açıklanan “2009 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi”nin ortaya koyduğu acı gerçeği önemsemiyor.
Bu endekse göre Türkiye kadın-erkek eşitliği bakımından 134 ülke arasında 129’uncu oldu.
Oysa çok değil bir yıl önce 123’üncüydük.
Türkiye’de kadınlar ülke kaynaklarından eşit yararlanma, eğitim, sağlık hakkı, politikada temsil, ekonomik güce sahip olma gibi ölçütlere göre yapılan sıralamada İranlı ve Mısırlı kadınların bile gerisinde.
Atatürk’ün uygar ülkeler düzeyine çıkma hedefinden ne kadar uzaklardayız.
Bu sonuçlar üzücü ve utandırıcı. Ama kimin umurunda?
* * *
Geçtiğimiz hafta İstanbul Kültür Üniversitesi’nde düzenlenen bir tartışma toplantısında medya-yargı ilişkileri irdelendi.
Alman konuşmacılar da vardı.
Toplantıda yaşadığımız bazı gerçekleri utana sıkıla anlatmak zorunda kaldık.
Ergenekon’dan, içerdeki gazeteci, yazar ve bilim adamlarından söz ettik.
Bazı somut örnekler verdik.
Benden sonra konuşan Alman meslektaş Heika Borufka bana dönüp şunları söyledi:
“Meslektaşımın anlattıklarını dinledikten sonra kısa konuşacağım. Çünkü burada anlatılanlar benim ülkem Almanya ile örtüşmüyor. Gazetecilerin hapse atılması bizde olmaz. Basın özgürlüğü de benim memleketimdeki gibi değil. Bizde polis doğru bilgi verir.”
Son bir üzücü ve utandırıcı bilgi daha...
Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün hazırladığı 2009 basın özgürlüğü raporuna göre Türkiye 175 ülke arasında 122’nci sırada yer aldı.
Türkiye geçen yıla göre 20 sıra geriledi ve Gana, Trinidat Tobago, Mali, Namibya, Guyana, Surinam, Papua Yeni Gine, Burkina Faso, Haiti, Kongo ve Kamerun gibi ülkelerin gerisinde kaldı.
Clinton hafifçe gülümser, sonra da kısa ama anlamlı bir yanıt verir:
“11 Eylül saldırısı Amerika’yı bir beyin travmasına sürükledi. Mantık filan kalmadı.”
Son yıllarda Türkiye de böyle bir beyin travması yaşıyor.
Politikacılar, bireyler, aydınlar, yazar-çizerler, düşünürler, bilim adamları, bürokratlar ve en önemlisi kurumlar tam bir ayrım içine girdiler.
Sürekli kavga ediyorlar.
Türkiye’de mantık ve sağduyu işlemez oldu.
* * *
Ne oldu, Ermeni açılımı?
Ya da Kürt veya demokratik açılım...
Hani tarih yazmıyorduk, tarih yapıyorduk.
Hani tarihi dev adımlar atıyorduk.
Bir ıslak imza belgesi hepsini, hepsini unutturdu.
Şimdi gereğini yapacağımıza, akılla, mantıkla bu ciddi sorunu çözeceğimize birbirimizi suçlayıp duruyoruz.
İşi, Silahlı Kuvvetler’in tasfiyesine kadar götürenler bile var.
Görüntü tam bir beyin travması geçirdiğimizi ortaya koyuyor.
Nedir bu yok etme telaşı ve aceleciliği, bu önyargı, bu kin, bu nefret? Kimse soruşturmanın sonucunu bekleme sabrını bile gösteremiyor.
* * *
Bakın hiç kimse, ama hiç kimse Dünya Ekonomik Forumu tarafından açıklanan “2009 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi”nin ortaya koyduğu acı gerçeği önemsemiyor.
Bu endekse göre Türkiye kadın-erkek eşitliği bakımından 134 ülke arasında 129’uncu oldu.
Oysa çok değil bir yıl önce 123’üncüydük.
Türkiye’de kadınlar ülke kaynaklarından eşit yararlanma, eğitim, sağlık hakkı, politikada temsil, ekonomik güce sahip olma gibi ölçütlere göre yapılan sıralamada İranlı ve Mısırlı kadınların bile gerisinde.
Atatürk’ün uygar ülkeler düzeyine çıkma hedefinden ne kadar uzaklardayız.
Bu sonuçlar üzücü ve utandırıcı. Ama kimin umurunda?
* * *
Geçtiğimiz hafta İstanbul Kültür Üniversitesi’nde düzenlenen bir tartışma toplantısında medya-yargı ilişkileri irdelendi.
Alman konuşmacılar da vardı.
Toplantıda yaşadığımız bazı gerçekleri utana sıkıla anlatmak zorunda kaldık.
Ergenekon’dan, içerdeki gazeteci, yazar ve bilim adamlarından söz ettik.
Bazı somut örnekler verdik.
Benden sonra konuşan Alman meslektaş Heika Borufka bana dönüp şunları söyledi:
“Meslektaşımın anlattıklarını dinledikten sonra kısa konuşacağım. Çünkü burada anlatılanlar benim ülkem Almanya ile örtüşmüyor. Gazetecilerin hapse atılması bizde olmaz. Basın özgürlüğü de benim memleketimdeki gibi değil. Bizde polis doğru bilgi verir.”
Son bir üzücü ve utandırıcı bilgi daha...
Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün hazırladığı 2009 basın özgürlüğü raporuna göre Türkiye 175 ülke arasında 122’nci sırada yer aldı.
Türkiye geçen yıla göre 20 sıra geriledi ve Gana, Trinidat Tobago, Mali, Namibya, Guyana, Surinam, Papua Yeni Gine, Burkina Faso, Haiti, Kongo ve Kamerun gibi ülkelerin gerisinde kaldı.
[Hürriyet Gazetesi] [30 Ekim 2009]
0 yorum:
Yorum Gönder