26 Ekim 2009

Hazine faizinde kaçınılmaz yükseliş [Erdal SAĞLAM]

GEÇEN hafta sonu yaşanan faiz hareketi bir kez daha gösterdi ki; eğer IMF anlaşması olmazsa, faizlerin bu seviyelerinden yukarılara doğru gitmesi artık kaçınılmaz. Zaten kaçınılmaz olan yükseliş hareketi bence biraz gecikmeyle, geçen hafta başlamış oldu.


Geçen hafta yapılan, Hazine kağıdında önemli alıcı bankalardan oluşan, piyasa yapıcıları toplantısından sonra faizlerin yukarı doğru harekete geçmesi, ya piyasa oyuncularından bazılarının işlerini iyi yapmadıklarını yani verilere bakmadıklarını, ya da artık “iyiyi satın almanın sonuna gelinmeye başladığını” gösteriyor. Çünkü o toplantıda Hazine ve Merkez Bankası yöneticilerinin söyledikleri, yükselişe neden olduğu söylenen, yeniden borçlanma oranının yüzde 100-105 arasında olacağı zaten biliniyordu. Eğer gerçekten birileri bunu yeni öğrenip de harekete geçtilerse, bence işlerini pek iyi yapmadılar demektir.


Merkez Bankası’ndan yapılan fonlamanın faiziyle Hazine kağıtları faizleri arasındaki farkın azaldığı, dolayısıyla Merkez’den para alıp Hazine kağıdına yatırmanın artık cazip olmaktan çıktığını biliyorduk ve defalarca yazdık. Orta Vadeli Program (OVP) ve 2010 bütçesiyle birlikte yeni yılda borçlanma oranının yüksek olacağı da zaten apaçık ortadaydı. Yani piyasa yapıcıları toplantısında yeni öğrenilen bir şey yoktu ki...


Ancak şimdi, faiz düşüşünde sona gelindiğini, Hazine faizlerinin cazip olmaktan çıktığını, Hazine’nin 2010 yılında ödediğinden fazla borçlanacağının anlaşıldığı, bu nedenle faizlerin yükselişe geçtiği söylemeye başlandı.


Merkez Bankası artık yarım puanlık indirimlerin sonuna gelindiğinin, birkaç ay daha çeyrek puanlık indirimlerle yetinilip daha sonra durulacağının mesajını, son Para Politikası Kurulu notlarıyla açık biçimde verdi. Aradaki yüzde 1-1.5’lik farkla, 20 aydan uzun süreli Hazine kağıdı almanın artık, sizce cazibesi kalmış olabilir mi? Kalmadığı çok önceden belliydi ve işini iyi yapan bankacılar zaten son birkaç aydır bunu görüp pozisyonlarını değiştirmeye başladılar. O nedenle son toplantıdan sonra harekete geçenler varsa, bence onların sorunu.

HARCAYACAKSANIZ PARA BULUN


Özetle; eğer para harcayacaksanız, gelirinizden fazla harcamaya devam etmek istiyorsanız, bunun karşılığını bulmak zorundasınız. IMF’den gelecek para gibi ucuz, uzun vadeli, yüklü blok bir kaynağı bulamıyorsanız, içeriden aldığınız borcun miktarını artırmak zorunda kalırsınız. Öyle olunca da bedelini ödersiniz, yani borç aldığınız paranın faizi yükselir.


Bu gerçeği herhalde ilkönce IMF anlaşmasına direnen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın görmesi gerekiyor. Kendisi ekonominin gidişatını görmek için analizlere bakmadığını söylemiş ama bunlar analiz de değil, somut rakamlar...


Hazine bundan sonra harcayacağı parayı karşılamak için daha yüksek faizi göze almak zorunda. Son yıllarda azalttığı, enflasyona veya dövize endeksli kağıtların toplam borç içindeki payını yeniden yükseltmek, yani sabit faiz cazip olmadığı için daha fazla endeksli kağıt çıkarmak zorunda da kalacak.

Sorun sadece bununla da bitmiyor. Bankaların Hazine kağıdı almayıp kredi vermeyi artırmaları için de ekonominin canlanması yani bankaların verecekleri kredilerin batmaması gerekiyor. Şimdi bence bankacılık sektörünün önündeki en önemli sorunlardan biri bu; kredi yarışına girecekler ve bu kapsamda riskli alanlara da borç vermek zorunda kalacaklar...


Ekonomi yönetimi borçlanmanın yanısıra, bankaların riskli kredileri nedeniyle, bir yıl sonra zor duruma düşüp düşmeyeceklerini de, şimdiden düşünmek zorunda dır.


Özetle; IMF anlaşması olmazsa hem Hazine’nin, hem bankaların işi yeni yılda çok zor...


Bu anlaşmaya direnen Başbakan’ın artık analizlere değilse de, verilere bakması gerek.
[Hürriyet Gazetesi] [26 Ekim 2009]

0 yorum:

Yorum Gönder