11 Ekim 2010

Piyasalar ‘kötü haber’le coşuyor [Erdal SAĞLAM]

KÜRESEL ekonomiler artık gelen kötü haberlere iyice alıştı, ekonomilere ilişkin olumsuz haberler geldikçe piyasalar coşuyor, yeni yeni rekorlar kırıyor.

Bunun bir örneğini daha geçtiğimiz cuma günü yaşadık. ABD ekonomisi için en önemli göstergelerden biri olan tarım dışı istihdam verisinin değişmemesi, mevcut düzeyi koruması bekleniyordu. Beklentilerin aksine tarım dışı istihdamın 95 bin kişi azaldığı açıklandı. Özel sektörde istihdam 64 bin kişi artarken, kamuda 159 bin kişinin işine son verildi.
İstihdamdaki beklentilerin üzerinde gerçekleşen azalmanın, ABD ekonomisinde kötüye gidiş göstergesi olduğu için, piyasalar tarafından olumsuz satın alınması gerekirdi, tam tersi oldu.
İçeride bu veriyi gören piyasalar önce bir bozulma eğilimi gösterdiler ama daha sonra, ABD başta olmak üzere, küresel ekonomilerin coştuğunu görünce, bizde de piyasalar yeniden coştu. Hisse senedi piyasaları da artık alışık olduğu üzere yeni rekorlar kırmaya devam etti.
Peki, bu olumsuz habere piyasalar neden bu kadar çok sevindi?
Sebebi açık; ekonomiler kötü oldukça krizden çıkış süresi uzuyor, dolayısıyla gelişmiş ülkeler likiditeyi desteklemeye devam ediyorlar. Piyasalar, örneğin ABD’de bir süredir konuşulan yeni varlık alımıyla likiditenin daha da artması ihtimalini artık daha yüksek görüyorlar.
Dolayısıyla kamunun likiditeyi artırmasına neden olacak kötü verilerle coşuyorlar.
Peki bu işin sonu nereye kadar gidecek? Bu likidite başa bela olmayacak mı? Bunun acısı çok daha kötü çıkmayacak mı?
Bu soruların yanıtının olumsuz olduğunu yani bu işin sonunun kötü olduğunu herkes biliyor ama piyasalar bugün kârlılıklarını artırma imkanları artacağı için, sevinmeye devam ediyorlar.
SICAK PARA AFYON GİBİ
ABD’deki, Avrupa’daki yatırımcıların sevinmesinin nedeni; neredeyse sıfır faizle alacakları bol paraları gelişmekte olan ülkelere yatırıp buradan kâr edecek olmaları yüzünden. Öyle ya kendi ülkelerinde değerlendiremeye-ceklerine, yani kâr edemeyeceklerine göre, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere gelip, bol keseden kâr etme imkanları var. Sonunda kârlarını alıp, yaptıkları borçları geri ödeyecekler ve kamunun piyasayı likidite vermesinden kâr edecekler.
Geçen gün uluslararası piyasayı iyi bilen bir dostum, örneğin Ukrayna’ya bile, ekonomisi, bankacılık sistemi kötü olduğunun bilinmesine rağmen, yüklü miktarda sıcak para girdiğini söyledi. Bu likidite o kadar fazla ki; neredeyse her ülkeye gidiyor.
Türkiye ise en cazip ülkelerden biri. Tüm ülkeler enflasyon oranlarını bu kriz sırasında iyice indirdiler ama bizde hâlâ yüzde 8-10 aralığında. Yüzde 8 faiz getirisi var, üstüne üstlük TL de uzun zamandır değer kaybetmiyor. Yani “ballı börek” gibi bir şey...
Üstüne bir de ülkenin Başbakanı çıkıp “Değerli TL iyidir” diye resmi açıklama yapıp, bir anlamda uluslararası piyasalara güvence verince, yani yüzde 8 faizin yanısıra bir de TL değerleneceği için artı kâr imkanı olunca, Türkiye sıcak para için en cazip ülkelerden biri haline geliverdi. Milyarlarca dolar akıyor piyasalara...
Peki, nereye kadar derseniz, en azından seçime kadar gideceği bence kesin...
Herkes kur savaşı içinde yer alıyor, bizde ciddi bir önlem alındığını görüyor musunuz?
Bu bile Hükümetin sıcak parayı ne kadar çok iste diğini, bu yolla seçime kadar bahar havası estirmeye çalışacağını artık kesin olarak gösteriyor.
Bu sıcak para kâr için burada olduğuna göre, bir ödeme yapılıyor değil mi? Kim ödüyor dersiniz? Halkın ödediğinin yanında, bırakın ihracatçıyı, sanayi de ölüyor, ne gam...
Bol likidite tüm dünya için afyon yutmuş gibi etki yapıyor, likiditenin artmasına neden olacak kötü haberler bu nedenle sevinçle karşılanıyor. Biz ise, seçimin de etkisiyle, verilen siyasi kararla neredeyse tüm ülkelerden fazla afyon yutmuş oluyoruz...
Bu uyuşma bir gün bitecek, o gün ödenecek fatura ise her geçen gün ağırlaşıyor.

[Hürriyet Gazetesi] [11 Ekim 2010]

0 yorum:

Yorum Gönder