06 Ekim 2010

Gül komşunun haline, gelmesin başına! [Ertuğrul ÖZKÖK]

İNSAN komşusunun düştüğü hale bakıp gülebilir mi?

Erdemli bir insan bunu yapmaz. Komşu, komşunun halinden anlar.

Ama itiraf edeyim, bu yazıyı yazarken, komşumuz Yunanistan’ın haline gülmekten kırılıyordum.
Vallahi erdemsiz olan ben değilim.
Vanity Fair, ekim sayısında Yunanistan’daki ekonomik krizle ilgili öyle bir yazı yayınladı ki içimden şu geçti.
Dergi Woody Allen’ı gönderseydi ancak bu kadar gülebilirdim.
İşte size komşumuzun içinde bulunduğu durumdan inanılmaz manzaralar.
* * *
-  Herkes Yunanistan’ın borçlarını 400 milyar dolar sanıyordu. Ancak IMF uzmanları işin içine girince anlaşıldı ki, gerçek borç 1.2 trilyon dolar. Çünkü bütün devlet yardımlarını saklamışlar. İnanamadınız değil mi? Bunun anlamı şu. Her Yunan vatandaşının 250 bin dolar borcu var.
-  IMF uzmanları hayretler içinde şunu gördüler. Yunanistan bütçesinin kayıtlarında ne kadar para harcanacağı yazılıydı. Ancak ne kadar para harcandığına dair bir kayıt bulunamadı.
Ve hayretle bir şeyi daha gördüler. Yunan Parlamentosu’nun bir bütçe komisyonu yoktu.
-  Devlet dairelerinde çalışanlar, özel sektörde çalışanların 3 katı para alıyor.
-  Tarım Bakanlığı, hazine arsalarının dijital fotoğraf kayıtlarını yapmak üzere 270 kişiyi işe aldı. Ancak bunlar için bütçeye konmuş bir para yoktu. Üstelik işe alınanların hiçbiri dijital fotoğraf uzmanı değildi. Aralarında çok sayıda berber vardı.
-  Yunan Devlet Demiryolları’nın yıllık geliri 100 milyon Euro. Şirketin sadece personel gideri 400 milyon Euro. Buna 300 milyon Euro da öteki harcamaları eklemek gerekiyor.
Netice: Bir IMF uzmanı diyor ki: “Eğer Yunan demiryolu şirketi, her yolcusunu gideceği yere taksi ile gönderse devlet daha kârlı çıkar.”
Küçük bir not: Bu kadar zarar eden bir şirkette çalışanların ortalama yıllık maaşı ne biliyor musunuz: 65 bin Euro. Yani 120 bin Türk lirası. Böl 12’ye, eder ayda 10 bin lira.
-  Yunanistan’ın resmi bir istatistik enstitüsü yok. O nedenle devlet bütçesine ait rakamlara hiçbir Avrupa devleti inanmıyor. Avrupa Birliği maliye bakanları toplantısında ilginç bir şey oldu.
Yunanlı bakan rakamları okuyunca öteki bakanlar gülmeye başladı. Yunanistan’ın yeni Maliye Bakanı, (bir anlamda onların Kemal Derviş’i) bir arkadaşına şu sözleri söyledi:
“Haklılar. Ama ne yapayım, okuduğum kâğıdın altında Yunanistan Hükümeti yazıyor. Yeni Yunan Hükümeti yazsa gerçeği söylerdim.”
-  Devlet hastanelerinde çalışan personel, evinin bütün deterjan, tuvalet kâğıdı, ilaç vs. gibi ihtiyaçlarını çalıştıkları yerden alıp götürdüğü malzeme ile karşılıyor ve kimse bir şey demiyor.
-  Yunanistan’ın kamusal eğitim sistemi, Avrupa’nın en kötüsü. Buna karşılık ortalama bir Yunanlı öğretmenin maaşı Finlandiyalı öğretmeninkinin üç katı.
-  Vanity Fair’in muhabiri bütün bunları gördükten sonra yazısının bir bölümüne şu harika başlığı atmış: “Ve Yunanistan matematiği keşfetti.” Matematiği eski Yunanlılar keşfetmişti. Devlet matematiğini keşfetmek de yeni Yunanlara nasip oldu!
Ben de bunları okuduktan sonra yazımın başlığını attım:
“Gül komşunun haline, gelmesin başına!”

EĞLENCELİ BİR DOMATES HİKÂYESİ

BİLİYORUM şimdi yine komplo teorileri başlayacak.
Önceki gün enflasyon rakamlarının yükseldiği açıklandı.
Malum bir de 4 liraya gelmiş domates fiyatları var.
Sayın büyüklerim, lütfen yanlış anlamayın.
Amacım, bunları bahane edip demode bir “Zehra Hanım teyzenin filesi” muhalefeti yapmak katiyen değil.
Olay daha eğlenceli, daha öğretici.
Yunanistan, 2001 yılında “Euro bölgesine” girince, Avrupa Birliği kendi ekonomik kriterlerini empoze etti.
Mesela bütçe açığı kesinlikle gayrisafi milli hasılanın yüzde 3’ünü geçmeyecekti.
Bu iş kolay halledildi. Nasılsa resmi bir istatistik kurumu yok. Nasılsa bütçe komisyonu yok. Bütçe kayıtları yok.
Savunma harcamaları ve birçok devlet yardımı kalemi bütçe kayıtlarından çıkarıldı.
Hoop, bütçe açığı bir gecede yüzde 3’ün altına indi.
İş enflasyonun düşürülmesine gelince, “Yeni Yunan matematiğinin” dehası devreye girdi.
Önce elektrik, gaz fiyatları donduruldu. Alkol, sağlık vs. harcamaları üzerindeki vergiler indirildi.
Yetmeyince “domates formülü” devreye sokuldu.
Fiyatı yükselen domates bir gecede enflasyon endeksinden tard edildi. Yani çıkarıldı.
Avrupa ekonomisini yakından takip eden Wall Street analistlerinden biri bu rakamların nasıl böyle aşağı çekildiğini incelemek için yetkililerle konuştu.
Adam dinledikleri karşısındaki duygusunu şöyle açıklıyor:
“Kahkahadan yerlere yıkıldım.”
Çünkü Yunan yetkili gayet açık ve ciddi bir ifade ile enflasyon sepetinden, nasıl limonları atıp, yerine ucuz portakal koyduğunu anlatmış.
Wall Street uzmanı buna “Endeks masajı” diyor.
Türkiye’de, Önceki gün açıklanan rakamlara bakınca içimden şu geçti.
Acaba biz ciddi bir ülke mi olduk?
Yoksa bizde “endeks masajı” bilen uzman mı kalmadı.
[Hürriyet Gazetesi][06 Ekim 2010]

0 yorum:

Yorum Gönder